yokluğun; bir bıçak saplanmasının tadı kalbimde ve kalbim mezar yine ölü çocuklara. savaş meydanında, cansız bedenimin başında gururla dolaşan bir düşman gibi yokluğun, arada bir yokluyor kafamı çizmesinin ucuyla, yaşıyor olabilir miyim? diye. beden kıpırtısız ama yürek hala hissediyor farkında değilsin.
yokluğun bumerang oldu, ne kadar uzağa, kaç kez atarsam atayım dönüp saplanmakta kalbime. her gece cenin gibi uyumamın sebebi, sürekli çocukluğuma dönmek istiyorum yokluğunu yaşamamak için. kimi gün, gece gibi yokluğun, örtmek yerine tüm eksikleri, yanlışları, açığa çıkarıyor eksikliğimi.
beni darağacına astın ya, yokluğun işte, ipi boynuma geçiren cellat.
- uyutmayan.
- allahın belası bu sayfaya durmadan yazdıran.
''yokluğun, umrumda olmayan'' desem de arada, hatta ''başladı yeniden, durduramıyoruz efendim sürekli geliyor'' diyip alay etsem de inceden, yokluğun, her dem gözlerimde bir bulut. kan gibi dolaşan damarlarımda ve çoğu kez sızıyor bileklerimden. ''benim suçum'' diyerek kendime kabahat bulduran, bana çaresizliği öğreten. neticede azı karar olmalıyken fazlasıyla zarar.
yokluğun, araf eyledi beni; ne cennette ne cehennemde, orta yerde avare etti beni. jilet kesiği gibi uzun bir süreden sonra fark ediliyor acısı.
ve yine, bir kez daha, yeniden, bu gece yokluğun sızlayan burnum, yokluğun ağrıyan kemiklerim, yokluğun yanan canım, yokluğun daralan göğüs kafesim, yokluğun gülmeyen yüzüm, yokluğun işitmeyen kulaklarım, yokluğun lal olmuş dilim, yokluğun paramparça ruhum.
yokluğun var ya her sabah yere göğe küfrettiren.
yokluğun seni deli gibi özleten...
2 yorum:
nasıl bir yokluktur bu? kimin yokluğu bunları yazdırabilir birine ? çok güzel.
:) bir delinin sayıklamaları diyip geçin..
Yorum Gönder