Etiketler

9 Şubat 2011 Çarşamba

gül ile bülbül

gül ve bülbül... kıyaslamaları sevmem pek ama sık yaparım, her gıcık olduğum huyum gibi bunu da eleştirmeme rağmen sık yaparım. yine bir kıyasa giriyorum. gül mü bülbül mü? hangisi daha çok sevendir, hangisi daha çok yanan? ''eşkıya'' filmi gösterimdeyken ne çok tartışılmıştı hatırlar mısınız?
 kim daha çok seviyor; baran mı?  keje mi? berfo mu?
öyle ya baran yıllarca bir yavuklusunun hasretiyle yanmıştı, vuslattı hayata tutunduran baran'ı...
keje töreye boyun eğmiş gelin olmuşsa da baran için susmuştu, sesini duyurmamıştı kocasına bile.
ya berfo, en yakın arkadaşını, kardeşini, silah arkadaşını satmıştı aşkı için... peki ama hangisi daha çok sevmişti?
***
nedir sevginin ölçütü, daha doğrusu sevgiyi farklı, kutsal kılan nedir? herkes birbirini sevebilir ama keje'nin sevgisi farklıydı, o sevgiyi kutsal kılan ömür boyu sesini bogmaktı boğazında..
ya gül ile bülbül hangisi daha aşık diğerine? ufaktan, anketimsi bir çalışmanın sonucu gül çıktı ama ben katılmıyorum, şöyle ki,

şimdi ne gül olmak kolaydır ne bülbül, ama en zoru bülbül olmaktır herhal, bülbüle düşen derdinden ötmektir, garip bülbül dolandıkça gülün etrafında derdine dert katılandır gül.. eteği yırtılandır gül, o'na baktıkça yüreği çırpınandır bülbül.. güle değen her yaban elin incittiğidir bülbül..

dikenlidir gül, nazeyleyendir, bundandır ki çok iş düşer bülbüle;

''eğer çekemezsen gülün nazını
ne dikene dokun ne gülü incit'' (aşık hüdai) denmemiştir boşuna.

seve seve yanıp kavrulandır, daha aşık olan..

Hiç yorum yok: