Etiketler

28 Kasım 2010 Pazar

çoban yıldızı

''üşüdüm'' dedi,
''gel yanıma yat''...

söyleyecek sözleri yoktu yaralarından başka. dünyanın en kısa ve masum aşk hikayesiydi  belki de. yara bandıydı belki birbirinin yüreğini saran, yara bandından da öteydi belki, kim bilir. ne olduğunun önemsiz oluşuydu belki güzel olan. Bir şeylerdi işte, neydi? / ne değildi? önemsizdi. dokunuştu belki ''yanındayım'' demek isteyen, bir gülüş içten, bir sarılış sımsıcak, bir yeşil ışıkla sesini duyuran...

çoban yıldızı hep yanımda olmasını istediğim, nedir/ ne değildir? önemsiz.

sen benle kal, hep benle kal
şimdi ölmek istemem.


26 Kasım 2010 Cuma

benim de cevaplarım var

1-en sevdiğiniz kelime : hüzün. hüzün ki en çok yakışandır bize.

2-nefret ettiğiniz kelime : ''haklısın'' ne hakkı allah aşkına kırk kez aynı şeyi yapacaksınız eminim, hak vermeyin bana..
3-ne sizi heyecanlandırır? : alışveriş yapmak.  kendimi kaybediyorum, büyüdükçe içimdeki yalnızlık, tüketim çılgınlığı da doğru orantıyla  gelişme kaydediyor.
4-heyecanınızı ne öldürür? : inanılmamak. neyin heyecanıysa artık başaracağıma olan inancı görmemek karşıdakinin gözlerinde, ''aman kalsın ya ne gerek var ki'' dedirtir içimden, ''boşver yapma.''.
5-en sevdiğiniz ses : yasmin levy.  
6-nefret ettiğiniz ses : kedi sesi.
7-hangi mesleği yapmak istemezsiniz? : doktorluk. kesip biçemem insanları ya kurtarmak için bile olsa. oturur ağlarım ben hastanın başında.
8-hangi doğal yeteneğe sahip olmayı isterdiniz? : insanların düşüncelerini okumak, beyninden geçenleri, söyleyemediklerini... söylenenlerin hep yalan olmasından mütevellit, aynada yansıyandan çok, ''asıl''ı görmek isterdim. sevdim ben bu soruyu bir kez daha cevaplayacağım hem bir tane hakkımız olduğunu kim söylemiş hı ? :) uçan süpürgeye sahip olmak, birkaç saniyede uçayım istediğim yere, istediğim insanların yanına.
9-kendiniz olmasaydınız kim olmak isterdiniz? : kendim olmayayım da ne olursam olayım önemsiz. bitki olayım ya da ben ya, yaşayıp gideyim ot gibi.
10-nerede yaşamak isterdiniz? : dağ başında diyeceğim ama zaten bir dağ başında yapayalnız bırakıldım.. olduğum yerde kalayım anasını satayım. hiç bir yerde yaşamak istemem. ben bıktım gitmelerden gelmelerden her nerdeysem, ne haldeysem kalayım olduğum yerde.
11-en önemli kusurunuz : inanmak. her seferinde kanmak.
12-size en fazla keyif veren kötü huyunuz : ekşi sözlük. bazen uyumadan işe gidip, duruşma salonunda beklerken uyukluyorum, böyle de garip bir tipim.
13-kahramanınız kim? : ahahha işte dananın kuyruğunun koptuğu soru; ommanipadmehum. sormayın kim, unuttum ben kimdi neydi, geriye kalan külleri, beni her seferinde yakmaya yeten. küllerinden doğan her gece, her gece ortalığı talan eden.
14-en çok kullandığınız kötü kelime : "lan" çok ayıp ama ya yakışmıyor cidden. ''lan kullanma'' diyorum kırk kez.
15-şu anki ruh haliniz : mutsuz. siz ne sandınızdı?
16-hayat felsefenizi hangi slogan özetler : benim bir hayat felsefem var mı ki sorusundayım henüz.. bir entry okumuştum sözlükte, ''sana fazla yüz verdim, 98 ini alırım ikilersin''. '' ikile'' demek bazen hak edenlere hayat felsefesi olmalı insanın. ama işte öyle gidebilen biri olamamak üzüyor.
17-mutluluk rüyanız : 09.07.2009 öncesi.
18-sizce mutsuzluğun tanımı : yarım kalmışlık. olmadı eksik bir şeyler var, huzursuz ediyor insanı, olmalıydı oysa, olmasına inanılmıştı, inandırılmıştı. olmadı ama. olsundu..
19-nasıl ölmek isterdiniz? : doğrayarak bileklerimi. akıp gitsin yokluğu.
20-öldüğünüz zaman cennete giderseniz Allah'ın size ne söylemesini istersiniz? : hayata gelmenin benim tercihim olup olmadığını. o'na ben mi  ''beni yarat'' dedim acaba, ha öyle bire yaptıysam yeryüzü oradan nasıl görünüyormuş merak ettim doğrusu. ayrıca bu soruyu da cok sevdim buna da 2. bir cevap vereceğim:  kaderi açıklamasını. çok istememe rağmen olmayan şeylerin  kaderle ilişkisini. yaşadıklarımızın neresi kader?  hangileri tercihimizdi.
--------------------------------------



Şimdi efenim sevgili arkadaşım, canım, can-ı gönülden ''canım'' dediğim, en az konuştuğum ama yakınlığını derinden hissettiğim, ekşi sözlük'ün kazandırdıkları arasındaki, okudukça yazdıklarını ''evet ya!'' dediğim, ben yazmasam, yerime yazan... uyumuycam yollamış bunu bana, ''mim'' mi yapmış nedir. swh.. 

bir de gül hediye etmiş bana sağolsun.

 Tanımadan, tanışmadan sevmek nedir bir insanı, hiç bilmeden gözünün rengini, dokunmak gözyaşlarına ne demektir... tüm bunları öğretmiştir bana varlığıyla.. iki kişi daha var kendisi gibi.. bu kadar nadide yerinde hayatımın.. 


sevgilerle.

  İşte hediyem ...

25 Kasım 2010 Perşembe

yokluğun var ya

''uykunun ortasında dökülen gözyaşlarının sebebi ''  olarak başladı bir gece, arttı git gide, ''tek dişi kalmiş canavar, ergeç yeneceğim'' desem de beni yine varlığına sürükledi öyle ya bugün anlamsiz olurdu, varlığın olmasaydı bir zamanlar. özledikçe seni ben, sarıldım yokluğuna ne de olsa geçmişte kalmış bir aşkın son hediyesi idi. suçlasam da bazen ''geleceğe dair umutlarımın, hayallerimin, beklentilerimin katili'' diye, hep deli gibi yağdıran yağmuru. biçare çarpıyorum camlara darmadağın yokluğun yüzünden.
yokluğun; bir bıçak saplanmasının tadı kalbimde ve kalbim mezar yine ölü çocuklara. savaş meydanında, cansız bedenimin başında gururla dolaşan bir  düşman gibi yokluğun, arada bir yokluyor kafamı çizmesinin ucuyla, yaşıyor olabilir miyim? diye. beden kıpırtısız ama yürek hala hissediyor farkında değilsin.
yokluğun bumerang oldu,  ne kadar uzağa, kaç kez atarsam atayım dönüp saplanmakta kalbime. her gece cenin gibi uyumamın sebebi, sürekli çocukluğuma dönmek istiyorum yokluğunu yaşamamak için. kimi gün, gece gibi yokluğun, örtmek yerine tüm eksikleri, yanlışları, açığa çıkarıyor eksikliğimi.
beni darağacına astın ya, yokluğun işte, ipi boynuma geçiren cellat. 
- uyutmayan. 
- allahın belası bu sayfaya durmadan yazdıran.
''yokluğun, umrumda olmayan'' desem de arada, hatta ''başladı yeniden, durduramıyoruz efendim sürekli geliyor'' diyip alay etsem de inceden, yokluğun, her dem gözlerimde bir bulut. kan gibi dolaşan damarlarımda ve  çoğu kez sızıyor bileklerimden. ''benim suçum'' diyerek kendime kabahat bulduran, bana çaresizliği öğreten. neticede azı karar olmalıyken fazlasıyla zarar. 
yokluğun, araf  eyledi beni; ne cennette ne cehennemde, orta yerde avare etti beni. jilet kesiği gibi uzun bir süreden sonra fark ediliyor acısı.

ve yine, bir kez daha, yeniden, bu gece yokluğun sızlayan burnum, yokluğun  ağrıyan kemiklerim, yokluğun yanan canım, yokluğun daralan göğüs kafesim, yokluğun gülmeyen yüzüm, yokluğun işitmeyen kulaklarım, yokluğun lal olmuş dilim, yokluğun paramparça ruhum.
yokluğun var ya her sabah yere göğe küfrettiren. 
yokluğun seni deli gibi özleten...

21 Kasım 2010 Pazar

can sıkıntısı

bazen canım o kadar çok sıkılıyor ki, yüzüm düşüyor. dokunsan ağlayacağım..
bütün afakanlar tepemde, yaptıklarım yapamadıklarım, özlediklerim, nefret ettiklerim, görmek istediklerim, karşıma çıkmasın diye dua ettiklerim, yüzünü unutmamak için sabahlara kadar tanrı'ya yalvardığım... her şey, herkes parçalıyor bedenimi, ruhumu. vurmak istiyorum beynimi duvarlara bazen, darmadağın olsun,  bitsin her şey, kurtulayım. bıktım ben kendimi suçlamaktan. kızıyorum da kendime bazen, başkası olsa yerimde ''fazlasını hak ediyormuşsun, az bile etmişim  sana zamanında'' der. diyemiyorum ama, senin dikenin gül oluyor bana değince, ben uzattığım gülden utanıyorum.  manyak mıyım neyim ben ya?
***
yürüyorsun ya şu an iki kapılı bakkalına, bana da kap bir bira kızıl sakal, içeyim unutayım.
sen söyle bana, insan içince unutuyor mu? saklanmak mümkün mü bir şişenin ardına?  hı?

geleceği görmek

bilebilse insan bir adım öteyi, görebilse yarınında ne olduğunu, ne çok şeyi yapmaz, döner dört elle sarılır hayatındakilere, dolu dizgin yaşar bu gününü.. artıyorsa özlemim seyrekleşen saçlarıma inat, nefesim daralıyorsa yokluğunda, lime lime ise elime aldığım tüm gülüşler vesaire vesaire vesaire hepsi ama hepsi geleceği görememekten, eline aldığın bir oyuncakla oyalandığını sanmaktan, ''unuttum'' yalanına inanmaktan, kendini kandırmaktan işin özü.

binlerce bez bebek elimde ama artıyor sensizlik, büyüyor gitgide, uğulduyor kulaklarım hala, yarattığın zelzeleden vesaire vesaire vesaire hepsi ama hepsi gerçek olan işte. demiştim ya ekşi itiraf da ''öldüm özlemekten'' diye, ne büyük hata etmişim düşününce, yaşıyorum ya işte, özlemine sarılarak ilaç niyetine. kim ölü allah aşkına?