Etiketler

23 Şubat 2011 Çarşamba

yeni bir mim :)


1-Gün içerisinde eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey :

Metroya yetişmeye çalışırken bir yakışıklı yol verse bana, o an baka kalsak birbirimize, vurulsa bir anda bana, benim kalbim pıt pıt atıverse, unutsa gideceği yeri, benimle binse metroya, indiğim yerde inse ve bir aşk başlasa.. bak dişimi kırarım holycik.. lan kafamı kırarım ne dişi,  o derece iddialıyım :)

2-Gördüğün zaman eğer almazsan uyuyamam dediğin şey :

Para harcamama neden olacak bilumum şey olabilir, hepsi bu kategoriye girer.  


3-Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey :
Börek, peynirli börek, koca bir tepsi, koskoca bir tepsi .


4-uğurun var mı? uğurun.
Ahaha sorun bu ya uğur dene şey pek çalmaz kapımı.


5-kendine en yakıştırdığın renk :
bit tabi ki siyah, alternatif dersen beyaz. hatta kahferengi böyle çukulata gibi oluyorum hoşuma gidiyor :/ 
(bkz: narsisim) 


6-en sevdiğin takın :
Hmm buna 2 ayrı cevap vermek istiyorum bilemedim hangisi ağır bastı  :/ 
inci küpe ve bilezik takımım. annemden yadigar pırlanta setim.


7-takıntın :
Takmadığım şeyleri yazmak bana okumak size kolaylık olur emin olun. :/


8-ben bu şarkıyı duyunca şakırım :
''unutup acımı alacam öcümü
asıl o zaman görecek gücümü
onun da yerini biri dolduracak
kadere inanırım olacak olacak'' demet akalın (hiç sevmem) olacak olacak şarkısı. zaten nasıl bir terkedilişse benim ki yıllardır alıcam öcümü, unutucam o'nu, bakıcam yoluma, sevgilimi takıcam koluma, bebekte turlar atıcam vs türünden şarkılar dinleyip gaza geliyorum ama adam bize tur bindiriyor :/

(bkz: öyle bir terkedilmek ki demet akalın şarkılarına sarmak)


9-solunda ne var?
Bir kalp vardı sahi ona ne oldu? :/ 
uff olmuyo pek hüzünlü değilim bu gece :)
kendi fotoğrafım, çerçevede.
 (bkz: narsisizm)

****
Ben bu mim i kimseye yollayamıyorum sagolsun holycik herkese yollamıs zaten, bana bişi kalmamış, silmiş süpürmüş ortalığı.

 varsa heveslisin buyrunuz efendim külliyen mimlendiniz :) 

9 Şubat 2011 Çarşamba

gül ile bülbül

gül ve bülbül... kıyaslamaları sevmem pek ama sık yaparım, her gıcık olduğum huyum gibi bunu da eleştirmeme rağmen sık yaparım. yine bir kıyasa giriyorum. gül mü bülbül mü? hangisi daha çok sevendir, hangisi daha çok yanan? ''eşkıya'' filmi gösterimdeyken ne çok tartışılmıştı hatırlar mısınız?
 kim daha çok seviyor; baran mı?  keje mi? berfo mu?
öyle ya baran yıllarca bir yavuklusunun hasretiyle yanmıştı, vuslattı hayata tutunduran baran'ı...
keje töreye boyun eğmiş gelin olmuşsa da baran için susmuştu, sesini duyurmamıştı kocasına bile.
ya berfo, en yakın arkadaşını, kardeşini, silah arkadaşını satmıştı aşkı için... peki ama hangisi daha çok sevmişti?
***
nedir sevginin ölçütü, daha doğrusu sevgiyi farklı, kutsal kılan nedir? herkes birbirini sevebilir ama keje'nin sevgisi farklıydı, o sevgiyi kutsal kılan ömür boyu sesini bogmaktı boğazında..
ya gül ile bülbül hangisi daha aşık diğerine? ufaktan, anketimsi bir çalışmanın sonucu gül çıktı ama ben katılmıyorum, şöyle ki,

şimdi ne gül olmak kolaydır ne bülbül, ama en zoru bülbül olmaktır herhal, bülbüle düşen derdinden ötmektir, garip bülbül dolandıkça gülün etrafında derdine dert katılandır gül.. eteği yırtılandır gül, o'na baktıkça yüreği çırpınandır bülbül.. güle değen her yaban elin incittiğidir bülbül..

dikenlidir gül, nazeyleyendir, bundandır ki çok iş düşer bülbüle;

''eğer çekemezsen gülün nazını
ne dikene dokun ne gülü incit'' (aşık hüdai) denmemiştir boşuna.

seve seve yanıp kavrulandır, daha aşık olan..

8 Şubat 2011 Salı

sevgiliye mektuplar 1

kabuğun altında kanayan, 
nerden başlasam, nasıl anlatsam ki yokluğunun bana ettiklerini. bıraksam içimden nehirler akacak gibi ama hiç bu kadar zor olmamıştı sana yazmak, düğümleniyor sözcükler boğazımda bu gece ... 

zaman mı? zaman değil,
akan zaman değil mesafeler (Cemal Süreya)

ne çok büyüdü o mesafeler, hızla, ne çabuk geçti koca sekiz ay, sana ait tek şey yanımdan ayırmadığım sevda sözlerin. bazen senden nefret ederek direnmeye çalışsam da yokluğuna, bazen ikimize ait herşeyi silmek istesem de hafızamdan, yaşamaya çalışıyorum anılarımızın duldasında. ne kadar acıdır bilir misin bir yandan dört elle sarıldığın şeyleri unutmaya çalışmak. ben unutmayı yanıma almamışım  sorun burada sanırım. mutlu olmaya çalışıyorum herşeye rağmen, olmak zorundayım çünkü biliyorum 

iki şey; aşk ve şiir
mutsuzlukla beslenir biri  (iki şey) 

nedir şimdi bu durum?
hiç bulmamış olmak mı yeğdir, bulup yitirmekten?
şanslı mıyım ben hayatımdan geçtin diye şanssız mıyım yoksa bu hale geldik diye;

şanssız mıydık? haksızlık olur şimdi
düşünsene nasıl geçmiştik hızla
birleşen iki güvercinin arasından
hiç dokunmaksızın onlara

bende tarçın sende ıhlamur kokusu 
az mı dolandık başkentin sokaklarında
ama işte şölenin kaçınılmaz acısı
bizim payımıza düştü sonunda

aşkımız şimdi görklü bir hayatın
yabancaya berbat bir çevirisi
sen metinde üç beş satır atladın
ben geçmiş zamanda dondurdum fiilleri

sen ki özenle katlanmış bir mendil gibiydin
düşünür müsün zaman zaman acaba 
nelerle ödedik şu mevsimi
ve gün nasıl vuruyor topuklarımıza

şanssızım diyemem ben kendi payıma
oluyor böyle şeyler ara sıra
sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim
bütün çocuklar anlar da  (dikkat okul var)



MART 2010

6 Şubat 2011 Pazar

acı biriktirmek

acıları biriktirmek olanaklı mıdır? ya tatlı bir tebessümle yaşanan ve heybemize attığımız her bir anı, bizi korkunç acılara boğarsa yıllar sonra... acıları mı biriktirmiş oldum ben yıllarca? hatıralardı elime alıp torbama attığım halbuki.
en güzel anlarını toplamaktır avuçlarınızda, cımbızla çekip almak tatsız herşeyin arasından, kötü herkesin arasından çıkarıp yukarılara taşımak birini, taa zirveye. sonra yanlışlarını düşünüp kendinize acımak, zirveden bir anda yuvarlanan o adama acımak. bu saatlerde açılır kara kutu, ne varsa dökülür ortaya baklır ki biriktirilenler acı verir. işte o an ''neyi biriktirmişim ben?'' sorusunun cevabına dönüşür acıları biriktirmek.


kenarda köşede ne varsa hafızamda, su üstüne çıkıyor bu aralar, bu aralar değil hatta çok aralar... hep aralar... sustukça ben, birikiyor içimde acılar, hafızamda büyüdükçe yaşananlar, ellerimle yakalayamadıkça geçip giden yılları birikiyor acılarım, hüzünlerim. umut tutunmaya çalıştığım  tek dalım, o kadar cılız ki..


acıları biriktirmek olanaklıdır, bilgisayarınızda kayıtlı bir fotoğraf, yatağınızın başucunda duran bir oyuncak, yadigar bir para, bir lens kabı, 5 sene boyunca satır satır yazılmış 2 ajanda dolusu mesajlar, şiirler, kırılmasına rağmen o seviyor diye saklanan bir kol saati, el yazılı mektuplar... 
her biri ayrı bir acı, bal gibi olanaklıymış ya işte.

senden sonra

bana aldığın ne varsa derledim, topladım koydum kapının önüne..  çok işe yaradı, çöpe attım ruhumu, artık hiçbir şey incitemez beni senin gibi..

4 Şubat 2011 Cuma

metin-kemal kahraman

 metin kemal kahraman'ı deli gibi dinlediğim yıllardı, hele de aşk halinde... o dönemlerde bir erkek arkadaşım vardı. ayrıldık biz, küstük diyelim daha doğrusu. adam rezil haldeydi haftalarca, içiyor dağıtıyor ama ben zındık gibiyim,barışmaya hiç yanaşmıyorum, üstüne üstük keyfim falan gayet de yerinde.. 
o günü hiç unutmuyorum (yıl 2000) bir arkadaşım dedi ki ''piraye sen ne biçim insansın, bu kadar vicdansız olunabilir mi?''
o günü unutmayışımın nedeni bu cümle değildi elbette, bu cümle bana şunu düşündürmüştü; neden üzülmüyorum? bir iki yıldır birlikte olmamıza rağmen, ayrılıktan (kendimce bitmişti her şey) neden kahrolmuyorum? seviyorum da..
üniversitenin kantininde dışarıda yağan karı izlerken dinliyordum aşk halinde'yi. içimden geçenlerdi o günü unutulmaz kılan; ''ben neden kahrolmuyorum, kahrolacağım bir aşk istiyorum, ben aşk halinde geçecek bir ömür istiyorum.'' 
iki yıl sonra o adam tamamen bitti, gerçekten bitti. hiç üzülmedim yine. ayrılıktan 1,5 yıl kadar sonra bir adam çıktı karşıma, feleğimi şaşırttı. başka bir tanımlama olamaz. ben her kavgamızda öldüğümü bilirim ağlamaktan. neyse onunla da ayrıldık, bunun da üstünden 2 yıla yakın bir süre geçti geçiyor bu sıralar. 
ve evet kahroluyorum.
*********
yıllar sonra çok uzun yıllar sonra feleğimi şaşırtan adamla gittik metin kemal kahraman'ı dinlemeye.
 o gece çekilmiş fotoğraflara bakıyorum günlerdir, nasıl aşıkmışız, bir daha yaşanır mı böylesi bir aşk. sanmam. aman neyse işte, bu da böyle bir anımdır :)


böylesi bir aşk için, bu ay herkes kahraman kardeşleri dinlesin diye blogumun şubat sayfası onlara ayrıldı..