Etiketler

16 Ekim 2010 Cumartesi

yeğenime mektupları 1

Daha yeni yeni çözülüyordu dilin ''baba'' dediğinde, nereden bilebilirdin ki aslında dedene baba dediğini, babanı henüz hiç görmemiştin ki...  Sonraları, kaç kez sordun bana salıncakta sallanırken; '' teyzoş, neden benim babam yok?''  Vardı tabi, olmaz mı? ama doğru yerde değildi, seni ömür boyu babasız bırakma pahasına ''o kadın''a gitmişti. Nasıl yanıtlanırdı ki bu soru şimdi?

 Sonra çıkıverdi bir anda baban, bir kaç ay göz kırıptı.Sonraları sana zilin çalmayışını  açıklamak çok zordu, aynen ilk gidişi açıklamanın zor oluşu gibi. Bir yıl sonra tekrar gelmemeye başladı, artık eskisinden de zor günlerdi seni bekleyen, göz kırpıp da kaçmak daha mı kötü olmuştu sanki?

O kadar çok ilgilendik ki senle, hepimiz içimize gömüp olanları, seni ölesiye uzak tutmaya çalıştık onca kinden, nefretten. Bugün gittiğin psikoloğ ''hiçbir sorıunu yok, psikolojik ve ruhsal olarak yaşıtlarından oldukça ileri seviyede, özgüveni tam, sorumluluk bilinci yerinde'' derken bizi hiç hesaba kattı mı acaba?  bir de bizi dinleseydi ya..

Senin bize sorduğun soruları ben kaç kez sordum tanrıya biliyor musun? kaç kez öfkelendim babana, kaç kez tükürdüm üstüne o  kadının, ben kaç kez kaçırdım gözlerimi  senin, yan salıncakta babasının salladığı çocuğa bakışa rast gelmemek için,  kaç kez çevirdim yüzümü senin yutkunuşunu görmemek için, nasıl boğum boğum yuttum o hıçkırıkları biliyor musun? bir baba çocuğunu bisiklete bindiriyor, sen bunu görme diye ben kaç kez ''hadi şu yoldan gidelim'' dedim ...Herkes babasının, sen benim elimi tutmuşken yürüyüş yolunda nasıl kanattım yüreiğimi.

Şimdi 7 yaşındasın, bu sana kaçıncı mektubum hatırlamıyorum, diğerleri nerede onu da hatırlamıyorum ama bu mektup duracak bu sayfada.. olur ya seni üzmemek adına tek kötü laf edemediğimiz baban gibi birileri okur da, tükürür kendi yüzüne aynada...

Hiç yorum yok: